14 Aralık 2014 Pazar

VAHİY VE DEMOKRASİ

İslȃmî meseleler, ifrat ve tefritten uzak değerlendirilmelidir. Körü körüne batı düşmanlığı ne kadar yanlış ise, demokrasi denilen hayat tarzını İslȃm’la özleştirmek de o kadar yanlıştır. Çünkü, İslȃmla bağdaşan yönleri olduğu gibi, taban tabana zıt tarafları da bulunmaktadır.

Ayrıca, demokrasi ile cumhuriyet terimleri birbirine karıştırılmamalı. Asrı Saadetteki Halifelik, babadan oğula geçmediği için Cumhuriyet mȃnȃsında idi, fakat demokrasi değildi.
Demokratik sistemde, temel insan hakları, eşitlik, hürriyet, serbest seçimler gibi, İslȃm'ın cevaz verdiği hususlar yanında, ekonomide serbestliğin gereği olan; faiz, içki, kumar, domuz eti ile toplumdaki sefih hayat tarzı gibi, İslȃm'la bağdaşmayan pek çok meselenin olmazsa olmaz insan hakkı olarak kabulü ve serbestiyeti bulunmaktadır.


Meselȃ; İslȃm'da “mürtedin hakkı hayatı yoktur” hükmünü, demokrasinin hangi prensibi ile bağdaştıracaksınız? Netice itibariyle: İslȃm vahye dayalı bir din; demokrasi ise beşerî ve dünyevî bir sistemdir. Bu iki mefhumu mukayese ve aynîleştirmek yanıltıcıdır.
Bu konuda kalem oynatanlar, meseleyi gelip geçici siyasîlere indirgemeden, evrensel değerler ölçeğinde bakmalıdır.


Ülkemizde, bugün ve geçmişte, gerçek anlamda bir demokrasinin uygulanmadığı açıktır. İtirazımız, beşerin bu zamana kadar bulabildiği en az mahzurlu sistem olarak tanımlanan, demokrasiye değildir. Demokrasiyi (buna bağlı olarak AB’yi) benimserken, kendi değerlerimizden vazgeçmeden, asgarî hassasiyet gösterilmelidir. (En azından İngilizlerin AB’ye girerken önemli değerleri Sterlinden vazgeçmedikleri gibi)
Efendim, ben I. Avrupa’yı  (bilim-teknik ve demokratik yönü) benimserim, II. sinden (sömürgeci ve sefahat yönü) bana ne! Diyemeyiz. Çünkü Hıristiyanlık İslȃmiyet’e duhul etmedikçe, her iki Avrupa daima ve iç içe var olacaktır.


Doğrusu bazı İslamî kesimler, Kemalizm’den kurtulmanın tek yolu ve çaresi olarak; AB’ye girmeyi gördüklerinden, gerdeğe girme heyecanı taşıyan toy delikanlılar gibi, AB’yi bir an önce dört elle kucaklamak hayalindedirler. Önüne arkasına, ne doğuracağına bakmadan..
Bu hayale kapılırken de; Batının İslȃm ȃlemine karşı hazırki tavrını görmezden gelip, Risale-i Nurlarda geçen ve II. Avrupa’yı var eden Avrupa Felsefesi ile Hikmet-i Kur'âniyeyi mukayese eden bahisleri yok saymaktadırlar.

Halbuki, Türkistan asıllı büyük fikir adamı, Prof Zeki Velidi Togan, T. Diyanet Vakfı tarafından yayımlanan hatıralarının 533. sayfasında;
 “1923 yılında kabil’deki konuşmalarımızda demokrasinin İslȃm memleketlerinde başı boş Anglo-Amerikan usulünü harfiyen tatbik etmek şeklinde olmayıp, ülkelerin milli hususiyetlerine uygun bir şekilde tatbik edilmesi gerektiği yolunda, aydınlarımızın umumî fikir temayüllerine uygun çıktığını görmekten memnunum” diyordu..
Açıkçası fikren 100 yıl gerideyiz.. 

Hiç yorum yok: