Bakınız: Muhâkemat/Birinci Makale / Unsuru'l-Hakikat/Birinci Mukaddeme (erisale.com)
Bu sözün kaynağını bilmezdim. Müellif tarafından “genel kabul görmüş bir kural” olduğu ifade edildiğine göre, herhalde bu söz İslâm tarihi boyunca, İslâm aleminde geçerli bir kural olduğu gibi bir kanaate sahiptim..
Sonra aynı kuralın başka bir kitapta;¹
« … İslâm'da …“naklî ilim ile aklî ilim arasında zıtlık
olur ise aklın icaplarını kabul ve nakli yorumlama gerektiği”ne göre bu nokta
da körü körüne maziye bağlanmak istemekte bir isabet yoktu» şeklinde devrimleri
savunma amacıyla kullanıldığını gördüm..
¹ "KARA DEFTER" Atatürk'ün Silah Arkadaşı
İhsan Eryavuz Anlatıyor, Timaş Yayınları s. 24
***
Doğrusu, bu kuralın akla yatmayan/aklın
kavrayamadığı bütün nakiller için geçerli olduğu hususunda tereddütlerim
vardı..
Buna dair zamanla zihnimde bazı sorular oluşmuştu; Şayet bu kural her nakil-akıl çelişkisinde geçerli ise mucize ile ilgili nakillerin durumu ne olacaktı..
Öyle ya, mucize zaten aklı aciz bırakan hadiseler değil midir? Aklı aciz bırakan bir hadise akıl ile nasıl yorumlanabilir? Olacak iş değil..
Bu sorunun cevabının, müellif-i muhteremin Sözler
adlı eserinde bulunduğunu gördüm.
Şöyle ki; Cennet bahsine dair 28. Söz’ün sonunda “… Bununla beraber, bu küçücük aklımızın
terazisiyle o muazzam hakikatler tartılmaz.
Evet, Müellif, şair
Ziya Paşa’nın meşhur beytiyle zihnimdeki soruya cevap veriyordu..
Bakınız: Sözler/Yirmi Sekizinci Söz/Sual (erisale.com)
Demek ki, her şey akılla ispat edilemez ve yorumlanamaz.. Çünkü akıl ancak fizik alemine dair hadiseleri idrak edebilir.. Fizik ötesi hadiselere aklın gücü yetmez, onlar kalbin ve ruhun ilgi alanına girer..
İnançla ilgili her meselenin aklen ispat edilebileceğini iddia edenlerin kulakları çınlasın.. Onlara, üstün zeka sahibi B.S. Nursî dahi “bu küçücük aklımızın terazisiyle o muazzam hakikatler tartılmaz.” diyor, derseniz boşuna..
Verecekleri cevap; "yanlış anlamışsın, onu başka şeyler için söylemiş, öyle demek istememiş, o her şeyi ispat etmiş, her meseleyi halletmiştir" gibi, gayr-ı ciddi tepkilerdir.. Konumuza dönersek..
Mevzubahis Kuralın Kaynağı: Araştırmam sonucu bu kuralın Büyük İslâm alimi Fahreddin Razı’ye ait olduğunu öğrendim. Daha doğrusu, ehl-i sünnet kelâmcıları tarafından geliştirilen bu kural, Fahreddin Razı ve onun yolunda gidenlerce genel bir hüküm haline getirilmiş..
Fahreddin Razı, Hicrî 6. Asırda (M.1149-1219) yaşamış.. Zamanındaki bütün din ve fen ilimleri ile meşgul olmuş, pek çok eser yazmış..
Bakınız: https://islamansiklopedisi.org.tr/fahreddin-er-razi
F.Razı'nın, “Esâsü’t-taḳdîs” adlı eserinin üçüncü
bölümünde; akıl ile naklin çelişmeyeceğini savunan ve müteşâbihatın te’viline
karşı çıkan Selef’in (Hicri 300’den önceki alimler) görüş ve delilleri
incelenmektedir..
Özetle; Akıl ile nakildeki zâhirî mânaların bazı hallerde
çelişebileceğini prensip olarak kabul eden, bunun fiilen gerçekleşmesi
durumunda da naklin akıl istikametinde yoruma tâbi tutulması gerektiğini ileri
süren Râzî, Selef’in bu konuda takip ettiği katı “tevakkuf”¹ metodunu eleştirmiştir.
Bakınız/Kaynak: ESÂSÜ’t-TAKDÎS - TDV
İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)
¹ “Tevakkuf” meselesi için bakınız:
TEVAKKUF - TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)
***
Peki bütün alimler bu
kuralı geçerli kabul ediyor mu? Elbette hayır..
Meselâ İbni Teymiyye
(1263-1328), “Akıl - Nakil
Çatışması” adlı eserinde;
Bakınız/Kaynaklar:
1) “Akıl - Nakil Çatışması” - İbn Teymiyye, TEVHİD YAYINLARI
2) MUVÂFAKATÜ SAHÎHİ’l-MENKŪL - TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)
3) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/308321 )
***